... yeni kölelik sisteminin esiri olmamaktır.
Evet Türk gençliği, bu konuda size gerçekten yalvarıyorum. Siz siz olun; kişiliğinizden, beklentilerinizden, hayallerinizden, zevklerinizden, emeklerinizden kısacası hayatınızdan ve sizi siz yapan hiçbir şeyden sırf çalışıyor olmak adına vaz-geç-me-yin.
Ben zamanında tüm bu saydıklarımdan vazgeçtim. Ailemin sorularına, çevremin baskısına, imalı tavırlara daha fazla dayanamadım ve düşünmeden atladım ilk aldığım iş teklifine. Oysa ki iş ne hayallerimi süsleyen işti ne de kazancım beni diğer hayallerime ulaştırmaya yetecek miktardaydı. Yine de uzun süre çalıştım tecrübesizliğin vermiş olduğu kendi ederini, yaptığın işin ederini bilmemezlikten sorgulamadım hiçbir şeyi ve bu adaletsiz sistemin diğer bir deyişle sürünün kusursuz bir parçası oldum. Zaten ne hakla aksi söz konusu olurdu bir işim vardı, her ne olursa olsun öpüp başıma koymak ve her gece şükretmekti bana düşen.
Kuzuların sessizliğine 3 yıl katlanabildikten sonra karşıma çıkan yeni bir iş fırsatına yine balıklama atladım. Bu sefer iş hayallerimdeki iş ama şartlar köprü altı şirketlerinden halliceydi. Hayallerimin işine üstüne para vererek sahip olmak da çok mantıklı gelmediğinden burada da ancak 3 ay kalabildim. Sonra ne mi oldu kurtlar sofrasında kuzu halimle başladım hayalimdekine en yakın işi aramaya...
Son birkaç ayda da oldukça fazla iş görüşmesine gittim, hepsinin de şahane kurulmuş kölelik sistemleri ve buna kanmış ya da bu sistemi bir şekilde kabullenmiş çok sayıda iyi eğitimli çalışanları vardı. (Eminim farklı bir alternatifleri olsa onlar da bu sistemin bir parçası değil bu sistemin dışında bir hayatı tercih ederlerdi.) Yaptığım görüşmelerin sonunda verilen teklifler ve bu teklifleri veren kişilerin kölelik sistemlerini masumlaştırmaya çalıştıkları iknaya yönelik cümleleri beni artık çileden çıkarttı. Örnek vermek gerekirse; gecenizi gündüzünü işe ve işverene adamanızı bir yandan eğitimli ve donanımlı olmanızı talep eden ki böyle söyleyince çok normal geliyor biliyorum diyeceksiniz ki hangisi istemiyor ki bu saydıklarını doğru istiyorlar ama kimi sizden aldığı zamana, performansa, şirkete sağladığınız kazanca hakkıyla bir değer biçip size bunun karşılığını verirken kimi de sizden "Aaaa üç kuruşun lafını mı yapıyorsun zaten biz parayı düşünen insanlarla çalışmak istemeyiz tüm çalışma arkadaşlarımız gönlünü koyuyor..." şeklinde sanki bir ticarethane değil de STK müdürüymüş havasına bürünüp üç kuruşa kulu kölesi olmanızı bekleyebiliyor, tıpkı bana yapıldığı gibi.
İşte tam bu noktada bizlere düşen onların bu düzenine bir dur demek. Biliyorum birçoğumuzun iş seçmek için lüksü yok ama en azından yazının başında bahsettiğim ederleri gözardı etmeden hakkımız olanı istemeye vermeyen uyanıklarla da yüzleşmeye çalışmak bile büyük bir adım olacaktır. Ben yaparsam, siz yaparsanız, çoğunluk olursak bu kahrolası sistem de inanıyorum ki lütfen siz de inanın değişecektir.
0 yorum :
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz.
Thank you for commenting.