Son zamanlarda uyumaya doyamayan ben değilmişim gibi, gittim
Dijital Fotoğrafçılık kursuna yazıldım. Pazar günleri sabah 9’dan akşam 4’e
kadar olan kurs saatlerini onaylarken sanırım kafam Barış Arduç’u Gupse’den nasıl
ayırırda kendime yar ederim sorunsalıyla meşguldü. Ne yazık ki arka fonda gerilim müziği
çalmıyordu, hem zaten çalsa ne olur ki? Kahramanın öleceği varsa zaten müziğe
rağmen ölüyor. Y’ye de çok ayıp, insan abla bir daha düşün falan demez mi
canım.
İlk ders yaklaşık 1,5 saat sürdü ve yüce İsa sizi inandırsın
ki gözüm ürktü, Allah belamı versin bak! Sınıfta hiç kafa dengi tip olmadığı
gibi, hoca şahsiyeti ödevleri ardı arkasına çaktı da çaktı. Bu arada söylemiş
miydim ben biraz tutumluyumdur, bak cimri demiyorum okuyucu “tu-tum-lu”! Saf saf
minnak fotoğraf makinemle gittiğim kursu profesyonel bir makine alma şartıyla
sürdürebileceğim gerçeği beni yıktı. Ya bir dolu para iki şip şak yapacaz diye
makineye verilir mi?
Neyse kitaplarımı, makinemi aldım odamda bekliyorum. Ha bir
de ne mi var? Marat Safin diye Rus bir fotoğrafçı keşfettim. Size de
göstertiyim istiyorum. Olmaz mı ki?
0 yorum :
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz.
Thank you for commenting.